-
1 bir kenara bırakmak
v. leave aside, put aside, wave aside, put away -
2 bir yana bırakmak
v. put up -
3 bir kenara bırakmak
to put sth on/to one side -
4 ağzına bir kemik bırakmak
заста́вить кого-л. замолча́ть, заткну́ть рот чем-л. -
5 ağzında kötü bir tat bırakmak
leave a bad taste in one's mouth -
6 gururunu bir yana bırakmak
to swallow one's pride -
7 olumlu bir izlenim bırakmak
to make a hit (with sb) -
8 bırakmak
bırakmak lassen; loslassen; gehen lassen; Angelegenheit dabei belassen; Bart wachsen lassen; Frau sich scheiden lassen von; Gewinn abwerfen; z.B. Kinder verlassen; Schüler sitzenbleiben lassen; Spur, Vermögen hinterlassen; Tätigkeit aufgeben; Tier freilassen; (unterwegs) sich von jemandem trennen; Politur, Furnier sich ablösen, abblättern; (-i –e) jemandem etwas überlassen; Sache, Person jemandem anvertrauen; etwas um eine Woche verschieben;b-ni (arabayla) eve usw bırakmak jemanden nach Hause usw begleiten (fahren);-i aç bırakmak jemanden hungern lassen;elden bırakmak aus der Hand legen;içeri bırakmak hineinlassen;b-ne bş-i … liraya bırakmak jemandem etwas für … Lira lassen;sigarayı bırakmak das Rauchen aufgeben;-i bir yana bırakmak beiseite legen; fig absehen von;bırak! gib nichts drauf!; lass (ihn/sie nur machen)! -
9 bırakmak
vt1) lassensakal \bırakmak sich einen Bart wachsen lassen2) ( alışkanlıktan vazgeçmek) abgewöhnen, aufhören (-i mit), aufgebenbir şeyi \bırakmak etw aufgeben, sich etw abgewöhneniçkiyi/sigarayı bırakmam lazım ich muss das Trinken/Rauchen aufgeben, ich muss mir das Trinken/Rauchen abgewöhnen, ich muss mit dem Trinken/Rauchen aufhören3) ( unutmak) liegen lassen4) ( terk etmek) verlassen5) ( koyuvermek) loslassen7) (iz, yer) hinterlassenardında üç yaşında bir oğul, beş yaşında bir kız bırakıyor er hinterlässt einen dreijährigen Sohn und eine fünfjährige Tochterbana bir çiftlik ve epeyce de nakit bırakıp giden halam meine Tante, die mir einen Bauerhof und ziemlich viel Geld hinterließkarısına bir yığın borç bıraktı er hinterließ seiner Frau einen Haufen Schulden9) absetzen (-e in)beni eve bırakabilir misin? kannst du mich zu Hause absetzen?çantayı kapının önüne bıraktı er setzte die Tasche vor der Tür ab -
10 bırakmak
опуска́ть оставля́ть пуска́ть* * *1) -i броса́ть, оставля́ть тж. перен. покида́тьaç bırakmak — оставля́ть голо́дным
bir yana bırakmak — оста́вить, отбро́сить
karısını bırakmak — оста́вить жену́, разводи́ться
leke bırakmak — поста́вить пятно́
sigarayı bırakmak — бро́сить кури́ть
2) -i, -e класть, ста́витьçantasını masanın üzerine bıraktı — он бро́сил су́мку на стол
mektubu postaya bırakmak — сдать письмо́ на по́чту
3) -i, -e откла́дывать, переноси́тьseyahatı haftaya bıraktık — мы отложи́ли путеше́ствие на неде́лю
4) -i пуска́ть, отпуска́тьiçeri bırakmak — впуска́ть
serbest bırakmak — вы́пустить на свобо́ду, освободи́ть
5) -i, -e отпуска́ть, отра́щивать (усы, бороду)6) -i, -e разреша́ть, не препя́тствоватьbırakın ben gideyim — разреши́те, я пойду́
bu işi bana bırakın — предоста́вьте э́то де́ло мне
7) -i разг. подвози́ть, подбра́сывать8) -i оставля́ть на второ́й год в шко́ле9) отстава́ть, откле́иватьсяmasanın kaplaması bırakmış — покры́тие стола́ откле́илось
-
11 lay aside
bir kenara koymak, saklamak, biriktirmek; elinden birakmak, bir kenara birakmak; birakmak, vaz geçmek -
12 put away
bir kenara bırakmak, kenara koymak, biriktirmek, kaldırmak, bırakmak, akıl hastanesine kapatmak, silip süpürmek, tıkınmak, hakkından gelmek, ortadan kaldırmak, öldürmek, denize açılmak* * *(to return to its proper place, especially out of sight: She put her clothes away in the drawer.) yerine koymak/kaldırmak -
13 wave aside
bir kenara bırakmak, reddetmek, kabul etmemek, istememek* * *(to dismiss (a suggestion etc) without paying much attention to it.) bir kenara itmek, kulak asmamak -
14 set aside
bir kenara koymak, biriktirmek, ayirmak, saklamak; bir kenara birakmak, önem vermemek; bozmak, geçersiz kilmak, iptal etmek, feshetmek -
15 put aside
bir kenara bırakmak, askıya almak, kenara koymak, kaldırmak, biriktirmek* * *( often with for) (to keep (something) for a particular person or occasion: Would you put this book aside for me and I'll collect it later; We have put aside the dress you ordered.) ayırmak -
16 lassen
lassen <lässt, ließ, gelassen> ['lasən]1. vt1) (unverändert \lassen, unter\lassen) bırakmak;lass doch das Gejammer! bırak bu yakınma tiradını!;\lassen wir das! bırakalım bunu!;lass mich! ( fam) bırak beni!;lass mich in Ruhe! ( fam) beni rahat bırak!;er kann es einfach nicht \lassen bir türlü ondan vazgeçemiyor;tu, was du nicht \lassen kannst! ( fam) ne hâlin varsa gör!;\lassen wir es dabei bunu böylece bırakalım2) (zurück\lassen) bırakmak;sein Leben \lassen ( geh) hayatını vermek3) ( zugestehen)jdm Zeit \lassen birine zaman bırakmak [o tanımak];jdm seinen Willen \lassen birinin istediğini yapmasına izin vermek;das muss man ihr \lassen bu işten anladığını kabul etmek gerekiyor4) (irgendwohin \lassen)Wasser in die Wanne \lassen tekneye su doldurmak;jdm die Luft aus den Reifen \lassen birinin lastikleri söndürmek;lass mich mal vorbei! bırak da bir geçeyim!wir sollten nichts unversucht \lassen denemediğimiz şey bırakmayalım2. <lässt, ließ, lassen> ['lasən] vt mit einem Infinitivlass mich nur machen! bırak beni yapayım!;lass hören! söyle!;so kannst du dich sehen \lassen ortaya böyle çıkamazsın;lass dir das gesagt sein! benden günah gitti!;sich nicht stören \lassen istifini bozmamak;\lassen Sie das nur meine Sorge sein bırakın bana, dert etmeyin kendinize;\lassen Sie mich bitte ausreden bırakın da sözümü bitireyim;einen fahren \lassen ( fam) yellenmek;jdn laufen \lassen ( fam) birisini serbest bırakmak;etw geschehen \lassen bir şeyi oluruna bırakmak;lass ihn nur kommen! bırak da bir gelsin!;2) ( veranlassen)sich scheiden \lassen boşanmak;ich lasse bitten buyurun;er lässt dich grüßen sana selamları var;ich habe mir sagen \lassen, dass... bana dediler ki...3) (unverändert \lassen)etw sein [o bleiben] \lassen bir şeyi değiştirmemek, bir şeyi aynen [o olduğu gibi] bırakmak;jdn hängen \lassen birini atlatmak [o ekmek];sich hängen \lassen kendini bırakmak;etw liegen \lassen ( nicht wegnehmen) bir şeyi yerinde bırakmak; ( vergessen) bir şeyi bırakmak; ( unerledigt lassen) bir işi yüzüstü bırakmak;jdn links liegen \lassen birine yüz vermemek, birini es geçmek;stecken \lassen üstünde bırakmak; ( Schlüssel) kilidin üstünde bırakmak;lass dein Geld stecken! bırak, ben ödeyeceğim!;stehen \lassen ( nicht wegnehmen, vergessen) bırakmak; ( nicht zerstören) bozmamak; ( Essen) yememek; ( sich abwenden) sırt çevirmek (-e); ( bei einem Termin) bekletmek4) ( Imperativ)lass uns gehen! haydi gidelim!;lasset uns beten bırakın, dua edelim;lass es dir schmecken afiyet olsun;lass es dir gut gehen esen kal5) (lassen + sich: möglich sein)das wird sich einrichten \lassen bu yapılır;das lässt sich nicht vermeiden bundan kaçınılmaz;ich will sehen, was sich tun lässt bakayım, ne yapılır;der Wein lässt sich trinken şarap içilir;das lässt sich hören söz söylemek buna derler -
17 atmak
1. أرمى [أَرْمَى]2. أفرد [أَفْرَدَ]Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek3. بعد [بَعَّدَ]Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek4. ترك [تَرَكَ]Anlamı: bir şeyi bırakmak, terk etmek5. خذف [خَذَفَ]6. رمى [رَمَى]7. زج [زَجَّ]8. طرح [طَرَحَ]9. عتل [عَتَلَ]10. عزل [عَزَلَ]Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek11. قذف [قَذَفَ]12. نقل [نَقَلَ]13. وضع [وَضَعَ]Anlamı: bir şeyi yere doğru bırakmak14. وطد [وَطَدَ]Anlamı: bir şeyi yere doğru bırakmak -
18 оставлять
несов.; сов. - оста́витьоста́вь письмо́ на столе́ — mektubu masanın üstüne bırak
оста́вь ве́щи у сосе́да — eşyanı komşuna bırak
у кого́ бы (мне) оста́вить ребёнка? — çocuğumu kime bırakayım / ısmarlayayım?
я, наве́рно, оста́вил чемода́н в ваго́не — bavulu vagonda unutmuşum
кому́ он оста́вил своё иму́щество? — malını kime bıraktı?
оста́вить письмо́ без отве́та — mektubu cevapsız bırakmak
он оста́вил жену́ — karısını bıraktı
оставля́ть следы́ — iz bırakmak
оставля́ть хоро́шее впечатле́ние — iyi bir izlenim bırakmak
оста́вить усы́ — bıyık bırakmak
2) ( задерживать) alıkoymakоста́вить кого-л. на обе́д / обе́дать — yemeğe alıkoymak
оста́вить кого-л. на второ́й год — (sınıfta) bırakmak; döndürmek
3) (сохранять, приберегать) alıkoymak; saklamak; ayırmakоста́вь нам два биле́та — bizim için iki bilet kapat
4) (прекращать, бросать) (vaz)geçmek; el çekmekоста́вь ты э́ту (свою́) привы́чку! — vazgeç sen bu huyundan!
••оста́вить кого-л. в поко́е — rahat bırakmak; kendi haline bırakmak
оста́вить за собо́й пра́во... —......mak hakkını saklı tutmak
не оставля́ть сомне́ния в чём-л. — bir şeyden şüphe bırakmamak
не оставля́ть ме́ста для сомне́ний — şüpheye yer bırakmamak
-
19 marquer
Iv t1 signaler işaretlemek3 impressionner iz bırakmak◊Cet incident l'a marqué. — Bu olay kendisinde izler bıraktı.
◊Il a marqué son époque. — Çağında iz bıraktı.
4 işaret etmek◊Ma montre marque dix heures. — Saatim on'u işaret ediyor.
5 exprimer göstermek6 gagner başarmakIIv i1 tacher iz bırakmak2 fig impressionner bir anı bırakmak -
20 koymak
1. أثر [أَثَّرَ]Anlamı: etkilemek, dokunmak2. استهوى [اِسْتَهْوَى]Anlamı: etkilemek, dokunmak3. خلف [خَلَّفَ]Anlamı: bırakmak4. وذر [وَذَرَ]Anlamı: bırakmak5. وضع [وَضَعَ]Anlamı: bir şeyi bir yere bırakmak6. يدع [يَدَعُ]Anlamı: bırakmak
См. также в других словарях:
bir tarafa bırakmak (veya koymak) — önemsememek, benimsememek, ertelemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydanı (birine veya bir şeye) bırakmak — 1) savunduğu şeyden vazgeçmek Çok güzel görünen bir şey var ki o da iki tarafın da meydanı bırakıp kaçmamalarıdır. M. Ş. Esendal 2) yarışmadan çekilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bırakmak — i 1) Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak 2) nsz Koymak Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı. T. Buğra 3) Bir işi başka bir zamana ertelemek Gezmeyi haftaya bıraktık. 4) Unutmak Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım? 5) Bulunduğu yeri veya durumu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzüstü bırakmak — 1) birini yapayalnız, kimsesiz, kötü bir durumda bırakmak 2) bir işi zamanında yapmayıp savsaklamak, olduğu gibi bırakmak, ihmal etmek Evdeki işimi gücümü yüzüstü bıraktım. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
dudak payı bırakmak — bardak, fincan vb. kapları, ağzına kadar doldurmayıp dudağın yanaşabileceği kadar boş bir yer bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi hâlinde bırakmak — (bir şeyi) üzerinde çalışmayarak geliştirmemek veya bakımsız bırakmak, işlememek Nasıl çalışmayan küf tutarsa bir müessese de gençleştirilmez, kendi hâlinde bırakılırsa ihtiyarlar, yıkılır, dağılır. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
maruz bırakmak — bir olayın veya bir durumun etkisinde bırakmak Türk Cumhuriyeti varlığını, istikbalini safsatalarla tehlikeye maruz bırakamaz. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yadigâr bırakmak — bir kimseyi veya bir nesneyi hatırlatan olarak arkasında bırakmak Duvarlar, hattat sütbabamın yadigâr bıraktığı levhalarla süslenmişti. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
gölgede bırakmak — (bir şeyi veya bir kimseyi) ondan daha üstün bir düzeye yükselmek, ondan çok daha başarılı olmak Enişte, delikanlıları gölgede bırakacak kadar çalıştı; hâlâ ayak üstünde. S. M. Alus … Çağatay Osmanlı Sözlük
mülahazat hanesini açık bırakmak — bir kimse hakkında kesin bir kanıya varamayarak zamanla ortaya çıkacak gelişmeleri beklemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürüncemede bırakmak (veya tutmak) — (bir işi) bir işi sonuçlanıncaya kadar boş yere geciktirmek, uzatmak Bana niye bu davayı böyle sürüncemede tuttuğunu izah etsin. A. Kulin … Çağatay Osmanlı Sözlük